İnsanın vücudu üzerindeki en temel hakkı vücut tamlığını bilmesidir. Kişilik hakları gibi bu hak da devredilemez ve vazgeçilemez haklardan olma özelliği taşımaktadır. Tıbbi müdahale Hasta Hakları Yönetmeliği’nde : “Tıp mesleğini icraya yetkili kişiler tarafından uygulanan, sağlığı koruma, hastalıkların teşhis ve tedavisi için ilgili mesleki yükümlülükler ve standartlara uygun olarak tıbbın sınırları içinde gerçekleştirilen fiziki ve ruhi girişim” şeklinde tanımlanmaktadır. Asıl olarak hekim; hastasına doğru tedaviye yönelik, uygun tıbbi müdahalede bulunma yükümlülüğü altındadır. Yönetmeliğe göre, hastaya kimin ve hangi sınırlar içerisinde tıbbi müdahalede bulunabileceği konusunda açıklayıcı niteliktedir. Hastaya dışarıdan bir müdahale ile vücuduna yönelik tüm fiiller bu kapsamda tıbbi müdahalenin kapsamındadır.
Tıbbi Müdahalenin Hukuka Uygunluk Şartları Nelerdir?
Tıbbi müdahale asıl olarak insanın vücut bütünlüğünü koruma hakkı çerçevesinde bazı hukuki dayanaklara haiz olması gereken bir konudur. Bu şartlar; hastanın tıbbi müdahale konusunda aydınlatılması, hasta rızasının bulunması, hasta için söz konusu tıbbi müdahalenin öngörülmüş olması, mahremiyetine önem verilmesi ve uygulanacak tıbbi müdahalenin tıp bilimi açısından uygun bir zeminde yer almasıdır. Bu şartların mevcut olduğu durumlarda uygulanacak tıbbi müdahalenin hukuka uygunluğundan söz edilebilmektedir.
Birinci şart olan hastanın müdahale konusunda aydınlatılması; Hasta Hakları Yönetmeliği’nde rıza: “Kişinin tıbbi müdahaleyi serbest iradesiyle ve bilgilendirilmiş olarak kabul etmesi” şeklinde tanımlanmıştır. Anlaşılacağı üzere hastanın bu durumda yeterince bilgilendirilmiş ve serbest iradesi sonucunda müdahaleyi onamış olması gerekmektedir. Hastanın rızasının alınamayacağı durumlarda nasıl bir yol izlenmesi gerektiği merak konusudur. Ayırt etme gücünden yoksunluk nedeniyle hastanın rızasının alınamayacağı hallerde tıbbi müdahalenin nasıl yapılacağı konusunda; İsviçre Hukukunda mevcut hükümler ile ergin olan kişinin ileriye yönelik olarak tıbbi müdahaleden kaynaklanacak komplikasyonlar sonucu ayırt etme gücünü kaybetmesi durumunda kendisine yapılacak tıbbi müdahalelerde onu temsil etmek için temsilci atama imkanı getirilmiştir. Kişinin yapacağı bu seçim “hasta vasiyeti” şeklinde isimlendirilmektedir. Ancak Türk Hukuku’nda henüz böyle bir düzenleme mevcut değildir.
Hukuka uygun müdahale için üçüncü şart, tıbbi müdahalenin hukuken öngörülmüş amaçlara yönelmiş olmasıdır. Tıbbi müdahale, hastayı iyileştirme amacıyla yapılır. Hukuka aykırı bir amaca hizmet için yapılan müdahaleler, diğer şartlar tam olsa dahi hukuka aykırı olacaktır. Bu konuda hastanın yeterince bilgilendirilmiş olması gerekmektedir.
Yine bir diğer şart olarak mahremiyet kurallarına uyulması; hastanın sağlık kuruluşu içerisinde kendisine uygulanacak tıbbi müdahale kapsamında mahremiyet kurallarının gözetilerek işlem görmesidir. Bu şart hasta ile doktor arasında yerleşik içtihatlar çerçevesinde kabul gören vekalet ilişkisinin gerektirdiği bir yükümlülüktür. Hukuka uygun müdahalenin son şartı ise, müdahalenin tıp bilimine ve tıp kurallarına uygunluğudur. Bu konuda en önemli husus, hekimin tüm yeni yöntemleri uygulama yükümlülüğünün bulunmamasıdır. Özetle; hekim, hastaya müdahalede bulunması durumunda tıbbın elverişli olarak kullanılan tüm yeni metotlarını uygulamakla yükümlüdür.